Çocuklar içinde büyüdükleri çevredeki sözel ve sözel olmayan tüm verileri bir sünger gibi çekerek toplarlar. Sosyal öğrenme yoluyla ebeveynlerini gözlemler ve hareketlerini taklit ederler. İlk yıllarda sadece aile çevresinde bulundukları için evde öğrenilenler evrensel gerçekler olarak benimsenir. Böylece çocuk dünyada var olmayı içinde bulunduğu ilk ortam olan aile çevresi sayesinde öğrenir.
Çocuğun içinde büyüdüğü çevredeki bakımverenlerinin temel görevleri, çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak, çocuğu zararlara karşı korumak, ihtiyaçları olan şefkati ve sevgiyi sağlamak ve ahlaki değerler kazanmaları konusunda rehberlik etmek olarak sıralanabilir. Bu görevlerin yerine getirilmesi sağlıklı, etkili ebeveyn tutumlarının varlığında mümkün olur.
ÇOCUKLAR NEDEN SEVGİSİZ HİSSEDER?
Ebeveynlerin Tutarsız Davranışlarının Çocuğa Etkileri Nelerdir?
Ebeveynlerin tutarsız yaklaşımları çocukta belirsizlik ve güvensizlik hissi yaratır. Oyunun kuralları hiç beklenmeyen bir anda, tamamen nedensiz bir şekilde değiştiğinden dolayı çocuk sürekli yetersiz hissetmeye başlar, kontrol sürekli ebeveynlerdedir. Çocuk her davranışıyla ilgili günden güne değişen yapıcı veya yapıcı olmayan tutarsız yaklaşımlara maruz kalır. Tutarsızlık güven duygusunu zedeler, dolayısıyla güven duygusu sürekli zedelenen bir çocuk sevgi ve şefkat gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda da zorluk yaşar.
Sevgi Göstermeye Engel Durumlar Neler Olabilir?
Kendi yaşamı ve kişiliği ile ilgili çok fazla sorun yaşamayan ebeveynler çocuklarını kontrol etme ihtiyacı hissetmezler. Fakat işlevsiz yaklaşım gösteren ebeveyn veya ebeveynler yaşamla ilgili pişmanlıklarını, keşkelerini, tatminsizliklerini ve terk edilme korkularını bazen fark etmezler. Bu duyguları çocuklarının yaşantısında yani farklı bir zamanda, farklı bir kişilikte ve farklı bir durumda ele alma hatasına düşerler. Çocuklarının bağımsızlıkları söz konusu olduğunda onlar için sanki vücutlarından bir parça kopacakmışçasına sorun yaşarlar. Çocuğu bir birey olarak görmeyi zorlaştıran bu tutum aynı zamanda yalnızca ebeveynin ihtiyacına yönelik işlev gösterebilir. Dolayısıyla çocuğun temel ihtiyacı olan sevgi ve şefkat duygusu yerini ebeveynin duygusal ihtiyaçlarına bırakır.
“Keşke Hiç Doğurmasaydım Seni”
Birçok ebeveyn iyi yönetilemeyen bir kriz anında, zorlayıcı bir yaşam olayının varlığında çocuğuna olumsuz sözler söylemektedir. Bazı ebeveynler ise doğrudan ve açık bir biçimde çocuğuna kırıcı sözlerde bulunabilmektedir. Bazen bunu alaycı veya mizahi yoldan söylemek olumsuz yaklaşımı indirgeyici bir etki yaratıyor gibi gelebilmektedir ebeveynler için. Ancak tüm bu yaklaşımlar çocuğa verilen sevgiye ket vurmaktadır.
Ebeveyn Beklentileri
Mükemmeliyetçi tutuma yakın anne-babalar çocuklarının da davranışları konusunda beklentilere girerler. Çocuğun yaşamı üzerindeki beklentileri karşılandığı müddetçe mükemmel bir aile olacaklarına inanırlar. Kendilerinin kontrol edemedikleri alanlarla ilgili mükemmel olma beklentisi sonucunda çocuk başarısız olunca ailenin günah keçisi rolünü yine çocuk üstlenir. Ancak istikrar ve aile dengesini sağlama rolü ebeveynin görevidir, çocuğun böyle bir yükü üstlenmesi yine kendisine verilmesi gereken sevginin yerini alır. Çocuk hem suçlu hem başarısız hisseder.
“Kızını Dövmeyen Dizini Döver”
Birçok ebeveyn fiziksel şiddetin disiplin, sınırlar ve çocuk yetiştirme konusunda etkili olduğuna inanmakta. Çocuğa fiziksel zarar veren her türlü kötü muamele fiziksel istismardır. Fiziksel istismarda bulunan ebeveynlerin birçoğu kendi içinde büyüdükleri çevrede de duygularla veya öfke duygusu ile başa çıkmanın yolunun fiziksel şiddet olduğunu maruz kalarak öğrenmişlerdir. Bu öğrenme süreci fiziksel şiddete başvurdukları anda gösterdikleri davranışları da, çocuk üzerinde yarattığı etkiyi de anlamalarını zorlaştırır. Çünkü çocuk içinde bulunduğu çevrenin normlarını benimser, anne babasına duyduğu koşulsuz sevgisi ebeveyninin davranışlarını değerlendirme olanağı vermez. Çocuk belli bir gelişim dönemine kadar suçu kendine atfeder. Dolayısıyla yetişkin yaşamına gelip bir çocuk sahibi olan ebeveyn de suçlunun çocuk olduğu, sınırları öğretmenin yolunun şiddet olduğu yanılgısına düşer. Kuşaklararası devam eden bir döngüye dönüşmesi profesyonel yardım alınmadığı müddetçe kaçınılmaz olabilmektedir.
Sevgisiz Büyümenin Yetişkinlikteki Etkisi Nedir?
Çocukken ailesinden yeterince sevgi göremeyen kişiler “sevilmeye layık değilim” gibi köklü inançlara sahip yetişkinlere dönüşebilirler. Böyle bir düşünce yapısına sahip bireyler kendine de sevgi ve şefkat göstermekte zorluk yaşar. Yaşamın getirdiği zorluklarla mücadele etmekte zorlanırlar, daha çabuk öfkeye kapılırlar. Romantik ilişkilerini veya arkadaşlık ilişkilerini yürütürken zorluklar yaşayabilmektedirler. Çocukluk yaşamında deneyimledikleri zorlayıcı duyguları yeniden deneyimlemekten kaçınabilirler, ilişkilerinde duvarlar görebilirler. Reddedilme korkusundan dolayı ilişki sürdürme konusunda isteksizlik yaşayabilirler. Kişinin, çocukken sevgi görememesine neden olan koşullar güvensiz bağlanma kalıplarının nesiller boyu sürmesine sebep olabilir. Bu ve benzeri konularda duygusal zorluklar yaşıyor, günlük yaşamınızda aksamalar fark ediyorsanız profesyonel destek (psikolog, psikolojik danışman) almaya ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz.