
DEPREMİN PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Depremler ülkemizi en çok etkileyen doğal afetlerin başında gelmektedir. Depremin yıkıcı etkileri bireysel ve toplumsal ruh sağlığı açısından oldukça zorlayıcı bir süreçtir.
Deprem gibi travmatik olaylar insanların yaşamsal bütünlüğünü tehdit eden veya bozan olaylardır. Depremden etkilenenler depremi doğrudan yaşamış olabilir, deprem bölgesindeki yaşanan travmatik olaylara şahit olmuş olabilir veya bu olayın bir yakınının başına geldiğini öğrenmiş olabilir. Deprem karşısında mağdurlar çoğunlukla çaresizlik, korku, dehşet gibi duygusal tepkiler vermektedir.
Bu tür kitlesel travmaların sonrasında ortaya çıkan ruhsal durumlar depremden etkilenenmiş kitlelerdeki duygusal, davranışsal ve bilişsel tepkileri kapsamaktadır. Doğal afetin psikolojik etkileri çocuklar, ergenler, kadınlar, yaşlılar, afet gönüllüleri, daha önceden ruhsal travma veya psikiyatrik bozukluk durumu mevcut olan kişilerde daha fazla görülmektedir.
Depremin psikolojik etkileri bireyler arasında farklılık gösterebilmektedir. Depremin büyüklüğü ve süresi, hazır bulunuşluk, kişilik ve mizaç özellikleri, baş etme mekanizmaları, ruhsal travma veya psikiyatrik bozukluk öyküsü, sosyal destek kaynaklarının varlığı ve gücü gibi değişkenler travmaya verilen tepkileri belirlemektedir.
Deprem Sonrası İlk Tepkiler
Depremin yarattığı psikolojik belirtilerden dikkat ve konsantrasyon güçlüğü, depremle ilgili aşırı düşünme hali, korku, donukluk, hissizlik, uyuşukluk, uyku problemleri, üzüntü ve öfke gibi duygusal tepkiler travma sonrası ilk günlerde sıkça görülmektedir. Depremin ardından herhangi psikolojik bir belirti göstermeyen, ruhsal durumu iyi görülen kişilerle ilgili erken karar vermemek önemlidir. Travma sonrasında verilmiş olan ilk tepkiler genellikle geçici özellikte olmaktadır.
Akut Stres Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Travmatik olayı tekrarlayan şekilde yeniden yaşama, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma, bilişsel ve duygusal belirtiler, artan uyarılmışlık belirtileri travma sonrası stres belirtileridir. Travmanın hemen ardından başlayan belirtiler akut stres bozukluğu ile ilişkili olmaktadır. Bu belirtiler en az üç gün en fazla ise bir ay süre ile görülmektedir. Travma sonrası stres bozukluğunda ise belirtiler bir aydan uzun bir sürede yaşanmaktadır. Psikolojik belirtiler üç aydan daha kısa süreli olarak görülürse akut stres bozukluğu, üç aydan daha uzun süreli devam ederse kronik stres bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Psikolojik belirtiler travmadan altı ay sonra ortaya çıkarsa geç başlangıçlı travma sonrası stres bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıların konulabilmesi için klinik açıdan belirgin bir sıkıntı durumu veya kişinin gündelik yaşamındaki işlevsellik alanlarında bozulma görülmesi beklenir.
Travma ve Duygular
Depreme doğrudan maruz kalmayan kişiler bu felaketi yaşayanlara yardım etme, çare bulma arzusu ile yoğun üzüntü, çaresizlik gibi duygular hissedebilir. Bu duygular yerini zamanla öfke duygusuna bırakabilir. Öfke, üzüntü, suçluluk veya çaresizlik gibi herhangi bir duyguyu kabul etmek ve görmezden gelmemek bu süreci sağlıklı bir şekilde geçirmek adına önemli bir faktör. Anormal olaylar karşısında hissedilen bu duygular normaldir. Bu duyguları birilerine açmak, paylaşmak rahatlatıcı nitelikte davranışlardır. Ayrıca mevcut olan bu duygular zor durumdaki insanlara daha çok yardım etmeye bizi kanalize eder.
Deprem ve Çocuklar
Afetler, kazalar ve ani ölümler çocuk için travma yaratabilir. Çocuğun travma ile başa çıkabilmesi için destekleyici faktörlerden en önemlisini oyunlar oluşturmaktadır. Travma sonrasında çocuğun serbest oyunlar oynaması korkularını ve kaygılarını ifade etmesini sağlamaktadır.
Çocuklar travmatik bir olayın ardından herhangi duygusal bir tepki göstermese bile ebeveynin küçük bir olay olarak değerlendirdiği bir sebepten ağlamaya başlayabilir. Özellikle travmatik durumun geliştiği zamanlarda ağlamasına fırsat vermek, ağladığı nedenin küçüklüğüne veya anlamsızlığına odaklanmamak önemli.
Çocukların bu dönemlerde hareket ihtiyacının artması da olası bir durumdur. Ebeveynlerin çocuğun hareket etmesi için alan yaratabilmesi depremden etkilenen çocukların ilk etapta gelişen duygu aktarımı adına önemlidir.